Bu metin/mektup Nora Tataryan yürütücülüğünde 27 Temmuz 2019
tarihinde İstanbul, Salt Beyoğlu’nda gerçekleşen “Gerçekle Kurmaca Arasında”
adlı atölyede yazılmıştır. Yazının kurmacası,
kaynağını atölye boyunca konuşulan konulardan kimi sözcükleri
vurgulayarak, çalışma mekanının ve yazan olarak benim o anki fiziksel ve ruhsal
koşullarımın gerçekliğini de taşıyarak oluşmuştur. Daha uzun bir süre
çalışabilmek ve performatif unsurları da ekleyerek bir monolog yaratabilmek
heyecan verici olurdu. Bu hissi yakalayabildiğim için Nana Tataryan’a ve
katılımcılara ayrıca teşekkür etmek isterim.
-------
Biriciğim,
Hayal gücümü zorluyorum. Senin istediğin gibi. Dostum,
kardeşim, kız kardeşim! Bunların hiçbirini bilmiyordum. Olanlar aklımı başımdan
alıyor. Felaket! Felaket! Tıpkı senin dediğin gibi. Yine de inanamıyorum.
İnanmak için hayal gücümü zorluyorum. Odamda kilitli kaldım. Dışarıda çok
gürültü var. Yazmak beni gürültüden ve içimdeki gümbürtüden kurtarabilir mi?
Hele sana yazmak!? Zavallı şey! Seni dün toprağa vermedim mi? O sen miydin?
Ellerimle toprağı kazmadım mı? Tırnaklarımın arasındaki bu şeyler… Koku, o koku
beni kör etmedi mi? Pencereden dışarı bakmaya cesaret ediyorum. Kulübenin yıkık
duvarının yanında, siyah uzun elbisesiyle durup, sakin ve her nasılsa umutla
parıldayan gözlerle bana bakan sen misin? Nerdesin kardeşim? Nerdesin? Susadım.
Su yok. Acıktım. Ekmek yok. Üşüyorum. Peki onca insan! Biliyorum ölüler artık
konuşamaz. O zaman susamak ve acıkmak gibi saçma dertler neden aklımı
kurcalasın?! Hepsini öldürdüler. Bu cümlenin üstünü çizdim. Her şeyi
yeni anlıyorum. Bunu da çizdim. Üstünü çizmek onları geri getirmeyecek…
Yine penceredeyim… O sensin işte! Koşarak uzaklaşan ve uzun bir yolun ortasında
gözden kaybolan…
Daima senin,
E.