17 Mayıs 2012 Perşembe

Problem

Bir bakıyorum sakin, bir bakıyorum hırçın. Bir bakıyorum iki olmuş, bir bakıyorum dört. Yattığım saatte uyanıyorum bazen. İyice sersemlemiş başım içi kıvıl kıvıl ağrılı. Önümde bir çiçek, tükenmez kalemle çizilmiş, küçük not kağıtlarım, su, çay bardakları, kalemler, bazen Özgür'ün yaptığı resimler, bir tabak, yenmiş bir parça kek ya da çikolata. Yazabilmeye arzu dolu gözlerle, parmaklarla, tuşlarla, yürekle bakıyorum. Yürekle? Bak bu kesin değil işte. Kesintiler. İçten ve dıştan. İçten daha çok. Daha kesin, daha net, daha .... güçlü, ne yazık ki! Bunlara kulak asmanın bir faydası var mı? Çözümü olmadığını bilmediğin problemleri çözmeye uğraşmak da bir yol(muş). Öyle miydi o? Bir bakayım. Evvet, şöyleymiş:"her zaman için, sonucun bulunamayacağını ispatlayarak da bir problem çözülmeye çalışılabilir". Problemi çözüyor olmanın sürecinin kendisi midir burada ilgimi çekmeyi başaran? Süreklilik, ısrar, sabır, istek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder