2 Ağustos 2014 Cumartesi

fikr-i hissiyat-ı an'da çarpışma... Suat Derviş'ten alıntılar...

- fikr-i hissiyat-ı an 1 ve özellikle 2'yi yazdıktan kısa bir süre sonra okuduğum Suat Derviş romanlarında rastladığım bu sözler beni affallattı, güçlü, görülü, ferah, çoklu hissettirdi. -

"Muhakkak çok hayal-perver oldum. Hissedilmemiş, hissedilebilmesi meşkuk bir aşkın, mevhum bir aşkın hasreti beni asabi yapıyor. Daha doğrusu günden güne daha fazla asabileşerek kalbimde böyle bir hasret duyuyorum. Zavallı Nedim! Sen Zehra'nın onu sevdiği kadar seni sevecek bir kadın istiyorsun! Kalbinde duyduğun hasret ve haset Zehra'nın şahsına ait değil; o muhabbete haset ediyor, o muhabbete hasret çekiyorsun." (Suat Derviş, "Buhran Gecesi"nden)

"Sevmeyen erkek, sevildiklerinden emin olan bütün insanlar gibi hodbin, yalnız şımarmak ihtiyacıyla söyleniyordu. Söylediği sözlerin yaptığı tesirden haberi yoktu." (Suat Derviş, "Fatma'nın Günahı"ndan)

"Zaten sevmek bir parça da inanmak, hayır böyle değil, tamamıyla iman etmek değil midir?
Şüphe olan kalp hüzün, hicran, acı ve ıstırap olan kalpte yaşayamaz, ölür. Vahşi bir şiddetle ölür; zehirleyerek, parçalayarak, kalpteki heyecan, sevgi, duygu kabiliyetini parçalayarak ölür". (Suat Derviş, "Fatma'nın Günahı"ndan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder