3 Nisan 2017 Pazartesi

Yaş günüm için, yeni yaşım için

kalbimi elimde tutuyormuşum gibi geliyor. her zaman değil. kalbim elimde ıslak, yapışkan, lal kırmızı, atan bir et, sıcak, avucum kadar büyüklüğü ile duruyor. ben de ona bakıyorum. aramızdaki mesafe şiirleri, şarkıları, aşkları, yaşanmışlıkları, geçmişi, şimdiyi, geleceği fısıldıyor. ağaçlar var sonra, hayaller var, getirdiklerim, tortular, sallanan çok hızlı bir salıncak, bol bol kahkaha, sanki ondan daha çok acı ve göz yaşı, nedenli, nedensiz... pişmanlıklar var, sonra keşkeler, o keşkeler bir bitmiyor, bir bitmiyor... hataları hatırlamanın faydası yok! gerçi bir oyun tutturdum. en iyi yanı, hepsinin geçmişte kalmış olması. öyle değil mi? her an yeniden başlamak mümkün. bir güç ele geçiriyor. her zaman değil. aklımı, eylemlerimi, umudumu zaman zaman koparıyor. kalbimi elimde tutuyorum sanki. bu yakınlık, bu ne olduğu belirsiz durum, elimdeki kalbime bakan gözlerim, kalbimle aramızdaki bağ, o ne? o ne? ruhum? kendimden korktuğumu mu anlıyorum her defasında? bir insanın ruhunu elinde tutmak mümkün mü? kendinin ruhunu gözlerine baktıra baktıra, işte sen busun, işte sen busun, işte sen busun diye alçaktan yükseğe, derinden yüzeye, çepeçevre söyleyerek, tutabilmesi mümkün mü? öyleyse kutlu olsun! başlasın şölen! çalsın davullar! haeyyyyoooyyuuhhhhhheeeyyyyooohhuuu!!!! haaaayyyehhuuuuuooohhuuuuhoooooohhuuuu!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder